İnsan ve Bitmeyen Kibir
Mülakata gelen genç aday, mezunu olduğu üniversitenin yüksek puanlı öğrencilerin yerleşebildiği bölümünden mezun olmanın da etkisiyle kendinden emin bir şekilde konuşmaya çalışıyordu. Bildiğimiz örneklerden, hocalarının, ülke standartlarının üstünde bir eğitim aldığını sık sık vurgulamış olduklarını hissediyorduk. Genç adayın, “fazla mütevazı olma; gerçek sanırlar” cümlesinin etkisinde kaldığını düşünmedik değil.
* * * * * * *
Yaklaşık yirmi beş yıllık deneyimi olan mimar kartvizitini uzattı. Firması, adresi, telefonu ve iş unvanına alışıktık da bir orta yaş insanının kartında, isminin altında yıllar önce mezun olduğu okulun adına yer vermesiyle hiç karşılaşmamıştık.
Falanca üniversitenin 1982 mezunu idi. Yaklaşık otuz yıl sonra bunun neden bu kadar önemli olduğunu anlamaya çalıştık. Meseleyi biliyorduk bilmesine ama tuhaf gelmişti. Ellili yaşlardaki bir insan hâlâ mı “alma mater”ıyla kendisine toplumda yer arıyordu?
* * * * * * *
Okul kurucusunun ceketinin ön düğmeleri neredeyse patlamak üzereydi. Fotoğraf karesinden fırladı fırlayacaktı. Öyle ya, bir sürü yerde kurulan yeni yetme zincir okullardan birinin kurucusuydu. Eğitimci değil ikinci sınıf tüccar da olsa mesele yoktu. “Çoklukla övünmek” belki de böyle bir şeydi.
* * * * * * *
Kibir şeytan ahlakından olsa da insan bundan kaçınamıyor. İhtirasları ve silindir gibi ezen tutkuları onu tuzağa düşürebiliyor. Başardıklarının yer, zaman ve katkı kapsamında önemi değişebiliyor. Ama -üstelik sadece görebildiğimiz kadarıyla- başka bir fotoğrafın yanında küçük mü küçük, sıradan mı sıradan...
* * * * * * *
İnternetteki The Physics Factbook’a göre dünyaya bir yılda yağan yağmur miktarı (5,1) * (10 üzeri 14) metreküp. Bunun Türkiye’deki içme suyu fiyatı üzerinden yıllık parasal değeri 357.000 trilyon dolar (yanlış okumadınız; 357 değil, 357.000 trilyon). Su kaynağı yokluğu ve diğer sebeplerle daha pahalı olduğu ülkeler de var; su bolluğu nedeniyle daha ucuz olduğu ülkeler de. Dünya fiyatlarıyla bakıldığında 1.100.000 trilyon dolara kadar çıkabiliyor. Artık hangi su fiyatını baz alırsanız.
Dünyadaki yaklaşık 7,4 milyar insanın tüm yıl boyunca çalışarak ürettiği Toplam Dünya Gayrisafi Hasılası nominal değerlerle 78 trilyon, Satın Alma Gücü Paritesi (SGP) ile 108 trilyon dolar.
Yeryüzündeki tüm insanların 365 gün çalışarak ürettiği mal ve hizmetlerin katma değeri, yukarıdan üstümüze yağan suyun yaklaşık 10.000’de biri. Üstelik ne su! Kilometrelerce yukarıdan tane tane yağarken canımızı bile yakmıyor. Yeryüzüne kadife gibi dokunuyor. Ve bunun için hiçbir şey yapmamız gerekmiyor.
Tüm dünyanın makineler, teknoloji, internet, vb. desteklerle çalışıp ürettiği parasal katma değer, üstümüze bedava yağan suyun yanında bu kadar küçükse bir de o “tüm dünya”nın yedi buçuk milyarda biri olan “kişi”ye ne oluyor?
* * * * * * *
Belki de 200 milyar galaksiyi, her birindeki 200 milyar yıldızı, milyonlarca yıldan bu yana biri diğerine çarpmayan gezegenleri, uyduları, nebulaları ve gök taşlarını hatırlaması gerekiyor.
Veya bilim insanlarının “izostasi” diyerek adlandırdığı ve bilimsel olarak ispatlandığı üzere, dağların aynı büyüklükteki simetrisinin yerin altına uzandığını düşünmesi.
Veya sadece elmada 300 farklı tat olduğunu. Her yıl yetişen elmanın aromasının bir öncekinden değişik lezzette olduğunu. Sahi elmada 300 değil, söz gelimi 3 farklı tat olsaydı ne olurdu? Hayatımız mı zorlaşırdı?
Veya yarım kilo bal yapmak için dört milyon çiçek dolaşan arıyı.
Veya 40 yaşında geçirdiği büyük değişimle gagasını ve pençesini yenileyen kartalı.
Belki de çölde esen rüzgardan korunmak için deriden göz kapağını açıp şeffaf olanı indirerek görüş ve hareket sahasında darlık yaşamayan, depoladığı suyla aylarca yolculuk yapabilen deveyi.
* * * * * * *
İnsanı anlamak ne kadar zor, ne kadar...