top of page

Dolara Savaş Açan Kurumlar

Bugün medyada yer alan bir haberi okuduk ve doğrusu kafamız karıştı. İçeriği anladığımızı sanıyoruz ama yine de emin olamadık. Doların, uluslararası gelişmelerin ve Türkiye’yi ekonomik kıskaca almak isteyen çevrelerin etkisiyle bir süreden bu yana kontrolsüzce yükseldiğini pek çoğumuz görüyor ve anlayabiliyoruz. Bu nedenle gelişmelere müdahil olan cumhurbaşkanının ve ardından başbakanın çağrısıyla çeşitli kamu kurumlarının ve özel sektörün bazı temsilcilerinin harekete geçmek istemesini normal karşılıyoruz. Ancak atılan adımları ve dile getirilenleri görünce şaşırıyoruz.


Haberin başlığı şöyleydi: “Dolara Savaş Açan Kurumlar”. Bu kurumların dolara nasıl savaş açtığını ve bu savaşta neler yapacaklarını okuyunca tereddütler yaşadık. Şöyle ki:


· Diyanet İşleri Başkanlığı: Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan açıklamada, başkanlığın hac ve umre ücretlerinin Türk lirası olarak tahsil edilmesine yönelik geniş kapsamlı çalışmasını tamamladığı belirtildi. (Bu “geniş kapsamlı” vurgusu neredeyse tüm kamu kurumlarıyla ilgili haberlerde artık standart hâle geldi. Geçenlerde Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında da son zamanlarda döviz kurlarında yaşanan hareketlilik ve ekonomik gelişmeler “kapsamlı” olarak ele alınmıştı.)


Diyanet’in açıklamasında “Başkanlığımız 5 Aralık 2016 tarihinden itibaren hac ve umre ücretlerinin Türk lirası üzerinden tahsil edilmesine karar vermiştir” ifadesi var.


İyi de zaten kutsal topraklara gitmek isteyen kişilerin yabancı para cinsinden para ödemesi zorunlu değildi ki. Gerekli döviz tutarını her zaman TL cinsinden ödemek mümkün. Kaldı ki, Diyanet hac ve umre yapmak isteyen vatandaşlarımızdan aldığı paraları daha sonra gerekli yerlere döviz cinsinden ödeyecek (Suud hükümeti, uçak biletleri, Mekke ve Medine’deki oteller, vb.) O zaman gerekli olan dövizi piyasadan talep etmeyecek mi?


· Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu: TMSF, alacakların tahsilatında ve bundan sonraki satışlarda yabancı para kullanılmayacağını ve işlemlerin Türk lirası ile yürütüleceğini duyurdu. Yapılan açıklamada “Türkiye ekonomisine duyduğumuz güvenin bir göstergesi olarak, alacaklarımızın tahsilatında ve bundan sonraki satışlarımızda yabancı para kullanılmayacak, işlemler Türkiye'nin egemenliğinin bir parçası olan Türk lirası ile yürütülecektir” denildi.


Doğrudur; “senyoraj hakkı” Merkez Bankasınındır ve egemenlik hakkının göstergesidir. Ama hep söylediğimiz gibi iri laf etmek hiç iyi bir fikir değil. Bugüne kadar “egemenliğimizin bir parçası olan” Türk lirası ile neden işlem yapılmadı? “Egemenlik”, ekonomimiz gırtlağına kadar dolarizasyon tecrübesi yaşarken neden hatıra gelmiyor?


· PTT: Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Arslan, PTT AŞ'nin, dövizlerin Türk lirasına dönüştürülmesi işleminde herhangi bir komisyon almayacağını duyurdu. Gayet iyi niyetli bir girişim. Ama dövizden yerel paraya geçmek isteyen vatandaşlarımızın önündeki ana (hatta tali) engelin bu olduğuna inanan var mı?


Diğer yandan hükümetlerle uzun süre yakın durmuş ancak son dönemlerde bu durumunun bir hayli değiştiği iddia edilen TOBB başkanının ortaklarından olduğu AVM ve diğer birkaç kurum kira sözleşmelerini Türk lirasına dönüştürme kararı almış.


Sebebi, cumhurbaşkanının “çağrısına kayıtsız kalmamak”mış. Keşke cumhurbaşkanından önce çok zor günler geçiren pek çok perakendecinin -yani iş ortaklarının, yani birbiri ardına kapanan mağazaları işletenlerin, yani bazılarını TOBB başkanının temsil ettiği girişimcilerin- çağrılarına kulak verselerdi.


Sahi AVM’lerde üst üste kapanan mağazaları gören var mı? Bu AVM’lerden birinin işletmecisi geçenlerde “riski olan yurt dışına açılsın, biz öyle yapıyoruz” diyordu. Böyle muazzam önerilerden uzak kalmamak lazım. Örneğin, çorap satan bir dükkân sahibinin bir an önce New York’a gitmesi yararlı olabilir. Veya yemek katında köfte satan bir gıdacı Moskova’daki bir AVM’de şansını deneyebilir. O da olmadı, yerel bir ayakkabıcı Paris’e veya Dubai’ye açılabilir. Böyle parlak fikirlerin sahiplerine, iş modellerinin Harvard Business School’da vaka etüdü (case study) olmasının mümkün olduğunu hatırlatmak lazım. Buralarda yazık oluyor.


Haberin bundan sonraki kısmı tam magazin kıvamında. Esnafın, döviz bozdurmak isteyen vatandaşlarımız için yaptığı promosyonlarından oluşuyor. Şaka mı, ciddi mi olduğunu anlayamadığımız bu kısmın üstünde durmaya gerek duymuyoruz. Tebessüm ettiren çeşitli afişleri dükkanının / lokantasının önüne asan kişilerin gazetelerin ilgisini çekmek istemeleri çabası var gibiydi.


İşin doğrusu ne biliyor musunuz? Cumhurbaşkanı gayet haklı olarak “bir şeyler yapın” dedi. Birileri de kısa bir süre için trenden atlamamak adına şimdilik kaydıyla “mış gibi yapmaya” karar verdi ve yapar gibi gözüktü.


Vatandaşlarımızın dolar bozdurup TL’ye geçme çabası alkışlanmaya değer. Ancak bu ekonomiyi bu kadar dolara veya avroya endeksli hâle getirenlere; tek bir sent dolar maliyeti olmadığı hâlde döviz cinsinden fiyat belirleyen iş insanına, esnafa; gayrimenkullerini dolarla kiralayan mal sahiplerine hiçbir şey söylenmeyecek mi?


Aslında vatandaşlarımızın çok da küçük olmayan bir kısmının bu ekonomik oyunu yıllardan bu yana oynadığını ve bundan pek de şikâyetçi olmadığını unutalım mı?

Etiketler:

Öne Çıkanlar
Yakın Tarihliler
Arşiv
Etikete Göre Ara
bottom of page