Rekabet ve Çürüme
Eğitimde bu kadar kuralsız bir rekabeti son yıllarda hiç görmemiştik. Kurumunu, vahşi yöntemleriyle tanınan ve aralarında Türkiye düşmanı yabancı politikacı eskilerinin olduğu danışma kurullarıyla çalışan uluslararası fonlara satan (ve şimdilik geri aldığını iddia eden) zincir okullar, tabiri caizse, zıvanadan çıktı. Aslında sadece onlar değil, kâh kendi merkezine bağlı, kâh “bayisi” aracılığıyla çalışan tüm zincir okullar...
Buralardaki eğitim yöneticilerinin, patronlarının mali hedefleri uğruna isim vererek diğer okulları hedeflemesi, normal koşullar altında sınavla öğrenci alırken hedeflediği okulların öğrencilerini sınavsız ve henüz bahçe kapısından girer girmez “indirimler” vererek kaydetmesi acınacak bir hâl aldı.
Konunun sadece bir “rekabet” meselesi olduğunu zannedenlerin bir hususu anımsamasında yarar var: Eğitim bir değerler bütünüdür. Bir alanda şahsiyet yoksunu uygulama yapanlar, “insan yetiştirmeye” değil mali sonuçlara odaklananlar, işverenlerinin gönlünü yapayım derken mesleğinin utancı hâline gelenler, kurumlarına gelen öğrencileri de yol boyunca faziletsiz ve kuralsız yetiştirecektir. Öğrenciler toplu taşıma araçlarında “Hepsi burs veriyor. Burstan fazlası için pazarlık yaptın mı?” diye konuşurken eğitim adına içleri sızlıyor mu?
Samimiyetle merak ediyoruz: Bu kitle, kendilerine emanet edilen çocukları yetiştirirken -ola ki bir noktada- değerlerden ve eğitimin vakarından söz etmek zorunda kalırsa öğrencilerine hangi sözcüklerle eğitim verecekler?
Peki bugünkü limitsiz taahhütlerini, bir başka “şubelerinde” yaptıkları gibi, zamanı gelince bir kenara bırakıp yine ailelerle köşe kapmaca oynayacaklar mı?
Ve aileler…
Sadece “daha fazla maddi ödül” diye diretmenin ekonomik koşullarda öğrenci okutmak değil, pahalı koşullarda erdem barındırmayan bir eğitim hizmeti satın almak olduğunu hiç hesaba katacak mı? Bir toplumun, hakiki piyasa düzenleyicisinin devlet değil, bizatihi kendisi olduğunu fark edeceğine dair inancımızı hâlâ muhafaza ediyoruz.